Ramazan TAHİROĞLU

Ramazan TAHİROĞLU

Sevgili Peygamberimizin Örnekliği ve Ahvalimiz

21 Ocak 2021 09:04 MİL ENERJİ SEN 567

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİN ÖRNEKLİĞİ VE AHVALİMİZ

Sevgili Peygamberimizin doğum gününü idrak vesilesi ile bol bol mevlid-i nebi mesajları yayınlıyoruz. Elbette biz müslümanlar için sevgili peygamberimizin doğumu çok mühim. Ancak ondan daha mühim olan bir husus vardır. O da sevgili peygamberimizin örnekliğidir. Kur'anın ifadesiyle üsve-i hasene (güzel örnek) olarak nitelen sevgili peygamberimiz, bizim hayatımızda ne kadar var? Bu sorunun cevabını herkes kendi yaşantısından pekala verebilir. Burada sevgili peygamberimizin bazı örnekliklerinden bahsetmek istiyorum.

"Muhakkak ki sen yüce bir ahlak üzeresin" buyuruyor Allah teala kitab-ı kerimde. "O yürüyen bir Kur'andı", "O'nun ahlakı Kur'an ahlakıydı" buyuruyor hz. Aişe validemiz. O, "muhammed-ül emin" idi, müşrikler de dahil, herkesin güvenini kazanan. Kur'an bizim hayatımızda ne kadar var? Ahlakımız O'nun ahlakıyla ne kadar örtüşüyor? Ne kadar güveniliriz?  Müslüman kardeşimiz bize güveniyor mu? Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Çocuklarımız, eşimiz bizim hakkımızda ne düşünüyorlar acaba?

O, bir yanlış gördüğünde, onu usulünce düzelten, kimseyi kırıp dökmeyen, her zaman iyi olanı isteyen, kötü olanı da iyi olanla değiştirmeye çalışan bir önderdi, bir örnekti. Biz böyle mi yanlış düzeltiyoruz? Her zaman iyinin yanında, kötünün karşısında mıyız?

O, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan insanları hiçbir zaman  ötekileştirmez ve onlarla irtibatı da kesmezdi. Her fırsatta onlara hakkı anlatmaya çalışırdı. Biz öyle miyiz? Değil bizim gibi inanmayanlar, farklı siyasi tercihi olan müslüman kardeşlerimizle bile habire arayı açıyoruz. İletişim olmadan yanlışlarımızı düzeltmek mümkün mü?

O, kendi aleyhine de olsa hakkı üstün tutar, mağdur ve mazlumun yanında durur, adaleti temin ve tesis etmek için mücade ederdi. Ya biz? Ne kadar hakkı üstün tutuyoruz? Mazlum ve mağdurun yanında mı duruyor, yoksa güce boyun eğip, mazlum ve mağdura bir tekme de biz mi vuruyoruz?

O, her bir müslümanı duvarın birbirine kenetlenmiş tuğlalarına benzetir, farklılıklarını dile getirmeden, kardeşim diyerek bağrına basardı. Biz ise ne yapıyoruz? İnsan olmanın gereği bütün farklılıkları tefrika sebebi görüyor, birbirimizden ayrıştıkça ayrışıyor, fırsat bulunca da bir kaşık suda boğmaya çalışıyoruz. Böyle mi kardeş olacağız?

O, işini en güzel bir şekilde yapar, liyakata önem verir, işi ehline bırakır, meşveretten geri durmazdı. Bizim işlerimiz öyle mi? Liyakat hayatımızın neresinde? İşi ehline mi veriyoruz, yoksa kendi ehlimizden olana mı?

O, kendisi için istediğini kardeşi için de ister, kendisi için istemediğini kardeşi için de istemezdi. Biz ise ne yapıyoruz daha çok? Nefsimizden başkasını gözümüz görmüyor adeta. Ne kardeşimizi kendimize tercih ediyoruz, ne de ona gelebilecek sıkıntılara mani oluyoruz. Bu şekilde nefsini öldürebilen müslüman var mı acep?

O, helal kazanca önem verir, yediği üzümün bağını sorar, emeğin karşılığını alın teri kurumadan öderdi. Biz ise ne helâl kazancın derdindeyiz, ne de yediğimiz üzümün bağını soracak haldeyiz. "Nereden gelirse gelsin ver allahım, senin kulun yer allahım" havasındayız adeta. Emek mi? Alın teri mi? O da ne olaki? En verimli zamanlarında gücünden yararlanır, mülkümüze mülk katar, az biraz güçten düşünce de kapı önüne koyarız garibanı. Helâl yaşanmayan bir hayata, hayat diyebilir miyiz hiç?

O, çevreyi koruyup kollar; yeşili sever, küçük bir çöpü dahi kaldırmayı ibadet sayardı. Biz ise çevreyi koruyup kollamayı betonlaştırma, asfaltlama, sahilleri doldurma olarak anladık sanki. Her türlü atığı çevreye, denize dökmekten geri durmadık. Çevreyi koruyup kollamadan doğal hayatı sürdürmek nasıl olacak?

O, hayvanların hakkını gözetir; beslenmelerine önem verir, taşıyamayacakları yükü yüklemeyi de men ederdi. Biz ise hayvanların gücünden yararlandık, yaşlanıp güçten düşünce de yeminden kıstık, hatta daha da ileri gidip sokaklarda ölüme terkettik. Kimilerini arabaların arkasından sürükledik... Oysa ki onlarda Allah'ın arzında, en az bizim kadar yaşama hakkına sahip değiller miydi?

O, komşusu aç iken kendisi tok yatmaz, zor zamanda kardeşleri açlıktan bir taş bağlarken, kendisi iki taş bağlardı. Biz ise ne komşumuzun açlığından haberdarız, ne de evine ekmek götüremeyen baba ilgi alanımıza giriyor. Çöpe attığımız ekmeğin ve çöpe döktüğümüz yemeğin ise haddi hesabı yok. Nasıl olacak bu hayatın hesabı?

O, kendi işini kendisi yapar, kimseye yük olmazdı. Evinin iaşesini de bizzat kendisi temin ederdi. Biz ise tembelliği çok sevdik. Hep istiyoruz ki birileri getirsin, biz yiyelim. Böyle bir hayatın cırcır böceğinin hayatından ne farkı kalır ki?

O, kimseye kin beslemeyen, kendisini çok üzmüş kişilerde olsa, onların hidayeti için dua eden ve onları affeden bir peygamberdi. Bizim öyle engin bir gönlümüz var mı? Ne kadar affedici olabiliyoruz?

Sevgili Peygamberimizin örnekliğinden ne kadar bahsetsek cümlelerimiz kafi gelmez. Burada bilinmesi gereken ve üzerinde durulması gereken husus, bizim sevgili peygamberimizi örnek almada ne kadar istekli, ne kadar gayretli ve ne kadar samimi olduğumuzdur. Zira bizi diriltecek, adam edecek islam, edebiyatı yapılan islam değil; yaşanılan islamdır. Bu da ancak sevgili peygamberimizin örnekliğiyle mümkün olacaktır. Selam olsun örneği, önderi sevgili peygamberimiz olanlara...

Ramazan Tahiroğlu

YAZARIN SON 5 YAZISI

Tüm Yazıları
MİL ENERJİ SEN

Manevi İlkeli ve Liyakatli Enerji Sanayi ve Madencilik Hizmetleri Çalışanları Sendikası Kurumsal Resmi Web Sitesi.

MİL ENERJİ SEN

Menekşe 1 Sokak No: 8/19 Kızılay
06420 Çankaya / Ankara

Dernek Yazılımı: Medya İnternet™ - Dernek Sitesi Kulga © Tüm Hakları Saklıdır.